13 Temmuz 2012 Cuma

Neden Vejetaryen Oldum ?


Uzun zamandır yazmıyorum, kendime yazdıklarım hariç. Bunun bir çok sebebi var: Yazacak bir konu bulamamam, insanlara bir şeyler anlatmanın anlamsızlığını kavramış olmam, üşengeçliğim, tamamen anlamsız sebepler yüzünden kendimi yazmaya psikolojik olarak hazır hissedememem, vb... Ama 10 gün önce bir olay oldu ve ben bir parçamı kaybettim. Dahası, onu sonsuza dek kaybetme olasılığı ile başbaşa kaldım. 8 gün boyunca vicdanımın benliğimi delik-deşik etti ve ben buna ancak seyirci kalabildim. Çok şükür ki 8. günün sonunda Tanrı dualarımı kabul etti ve ben o parçamı yeniden buldum. 8 gün boyunca yaşadığım bu acizlik ve kıvranma, bir şeyi kavramama sebep oldu: ''Yazmam ve diğer insanlara anlatmam gereken bir konunun daha olması:''Neden Vejetaryen oldum ?'' İşte bu yazım da bu şekilde doğdu,içimde dallanıp budaklandı ve şuan sizin huzurunuzda. İyi okumalar...
Her ne kadar Vejetaryen olmamın üzerinden yaklaşık 10 ay kadar geçmiş olsa da, ''Vejetaryenlik'' ve ''Vejetaryen olmak'' terimleri ile haşır neşir olmam teyzemin (teyzoşçuğumun,ona buradan öpücüklerimi gönderiyorum) Vejetaryen olması ile başladı. Son yıllarda benim hatrı sayılır yaşlara gelmem, teyzemle ortak hayat ve amaç görüşlerini paylaşmış olduğumuzu farketmemiz, birbirimizin dilinden az-çok anlayabilmemiz aramızda bir tür arkadaş-yeğen ilişkisi başlattı ve ikimiz de bundan memnun olacağız ki bu güne kadar bu ilişki derinleşmeye ve bağını güçlendirmeye devam etti. Teyzemin Vejetaryen olması da işte bu günlerin birinde başladı. Teyzem yine genelde yaptığı gibi bu kararını hızlı ve ani bir şekilde almıştı. Bu kararını ilk duyduğumda her ne kadar şaşırmış olsam da, teyzemin hayvanlara ve doğaya göstermiş olduğu duyarlılığa yakınen tanık olduğumdan, almış olduğu bu kararı bana süpriz olmamıştı.  Teyzemin Vejetaryen olması ile birlikte ben de bu yaşam boyu rejime bir nevi komşu olmuştum. Teyzemle aramızdaki bu yakın ilişki de ister istemez birbirimiz arasında düşünce ve fikir akışı olmasına sebep oluyordu. Ama benim bu fikri tamamen kabullenmem onun kadar ani ve çabuk olmadı. Ben onun Vejetaryen olmasının ardından yaklaşık 2 yıl ''Cani'' olmaya devam ettim. Burada ''Cani'' kelimesini çok rahat ve doğruluğundan son derece emin bir şekilde kullanabiliyorum. Çünkü, eğer bir varlık sırf kendi zevk-ü sefası için başka bir canlıyı hunharca katledip, onun çırpınışlarını, gözlerinden akan yaşlarını hiçe sayıp, vahşi bir şekilde katledebiliyorsa ve bu vahşetini hangi psikolojik ve ruhsal durumu ile  bağdaşlaştırdığını bir türlü anlayamadığım şekilde din ile bağdaşlaştırıp kendisini haklı çıkartmaya çalışıyor ise, o varlık bir ''Cani''dir. Hem de en akli dengesi olmayanından...
Ben ''Cani'', teyzem ''Vejetaryen'', yaklaşık 2 yıl boyunca böyle yaşamaya ve etkileşimde bulunmaya devam ettik. Fakat Çekim Yasası bu ya, teyzemin Vejetaryen olması ile birlikte, Vejetaryenlik ile ilgili tüm bilgi yığınını bir mıknatıs gibi çekmeye başladım. '' Hayvansal gıda tüketimi, İnsanın fizyolojik ve biyolojik yapısının et yemeye uygun olup olmadığı, hayvansal gıda tüketiminin bedene-ruha ve zihne vermiş olduğu etkileri'' konularında gerçek bilgilere erişmeye başladıktan sonra konunun ciddiyetini gerektiği biçimde  anlamaya başladım ve Dünyadaki bu yolculuğumda elimden geldiğince bedenime-zihnime ve ruhuma gerektiği gibi davranmaya özen göstermeye çalıştığımdan, bir gün ben de Vejetaryen olmaya karar verdim. Vejetaryen olmamdaki en büyük etken ise hayvansal gıda tüketiminin insanın bünyesine vermiş olduğu zarar oldu ve işte bu yüzden, ben de vermiş olduğum bu karara uygun davranmak için hayvansal gıda tüketimini minimuma indirmek ile başladım bu yola. Neyse ki genelde günün en az bir öğününü teyzemle birlikte yememiz ve benim ona eşlik edişim, vermiş olduğum bu kararı daha da kolaylaştırdı. Ardından geçen temmuz ayı öss sonuçları açıklandı ve ben kendimi İstanbul'un taşra bir semtinde, amerikan mutfaklı salonunun içinde monte edilmemiş kanepesinin üzerinde oturulacak olan kısmında buluverdim. Bu yalnız kalışım, 9 aydır kendi kendimle olan bu yanlız yaşayımın benden alıp götürdükleri arasından en önemlilerinden birisi ise hiç kuşkusuz Vejetaryen olmam oldu. Yanlız yaşamanın getirmiş olduğu özgürlükle artık kendi beslenmemin hakimi ve sorumlusu bendim. Veee Bir Eylül sabahı Çorlu'dan Okula doğru yol aldığım sırada,otobüsün tv koltuğunda Kanal D'nin sabah haberlerini izlerken bir haber takıldı gözüme.  Haber Sevimli bir İnekçiğin düşmüş olduğu bir çukurda mahsur kalışı ve kurtarılışı ile ilgiliydi.  Sevgili İneğin vinç yardımıyla mahsur kaldığı yerden kurtarılışı sırasında kameramanın sevgili ineğe zoom yaptığı an şöyle dedim kendi kendime: ''Yaa Oğuz! Bu hayvanceğizi yiyorsun sen işte. Şu sevimli, istediğin kadar çabalasan bile asla onun kadar masum ve temiz olamayacağın bu canlıyı yiyorsun sen. Ne gereği var et yemenin,bu caniliğin ? Gel artık, hadi sen de Vejetaryen ol...'' Böyle geçirirken ben içimden, sevgili İnekçiğimiz mahsur kaldığı yerden kurtarılmış ve ben de artık bu evren için ''daha az zararlı olan'' ve Vejetaryen olduğumu açıklamak zorunda olduğum her an saçma-sapan sorulara cevap vermek zorunda kalan bir canlı oluvermiştim.
Vejetaryen olarak geçirmiş olduğum ilk günler çok mu kolaydı ? Tabiki Hayır! Canım hiç et yemek, şöyle et sulu bir çorba içmek istemedi mi ? Elbette Evet! Hala arada bir karnım acıktığında canım et istemiyor mu ? Tabiki de Evet! Fakat bu isteğin her gelişinde insan kasaptan aldığı etin hazırlanış aşamasında daha annesini emerken yakalanıp, hunharca ve vahşi bir şekilde katledilişini ve bu vahşeti gözünün önüne getirince, aslında her et yiyişinde o vahşete ortak ve destek olduğunu anlıyor ve lanet okuyor içindeki bu arzuya ve devam ediyor yoluna. Sonuçta hepimiz insanız ve hepimizin içinde bir iyi, bir de kötü yanı var.  İnsan olmak demek Evrenin, Doğanın kanseri olmak ise eğer, lanet olsun bize... Ama insan olmanın amacı var olduğu bu dünyada henüz küçücük bir tanrıcık iken, içindeki o ''Cani''yi yada adı her neyseye boyun eymeyip onu alt ettikten sonra sonunda birer ''Tanrı'' olmak  ise eğer, insan artık kendisine verilmiş olan aklı ve mantığı kullanarak bazı kararlar almalı, bazı adımlar atmalı ve ruhunun derinliklerinden geçip giden o yolu bulup, ışığa ulaşmalıdır.
Bu yazıyı hayvanlara yapılan işkenceyi baz alacak şekilde bir tür ajitasyon olsun diye yazmıyorum, yada sırf yapılan bu işkence yüzünden ''Vejetaryen olun!'' demiyorum (ki insanları Vejetaryenlik hakkında bilgilendirirken genelde seçilen bu yöntemi son derece sığ buluyor ve kınıyorum) . Çünkü günün her salisesi evrendeki her canlı türü bu vahşetle zaten karşı karşıya. Ben bu yazıyı et yemenin günah olması, ya da Vejetaryen olmanın sevap olması yüzünden de yazmıyorum. Çünkü ne dünyada bize en doğru yolu gösterecek olan din İslamiyet,Yahudilik,Musevilik ya da Hristiyanlık; ne de yaşadığımız bu evrende önemli olan günah yada sevap. Bu yaşamımızda bize doğru yolu gösterebilecek tek din insanın kendi ''Vicdan''ıdır. Herkeste olan, ve ondan asla kaçılamayan vicdan... Bu evrendeki en önemli olan ise, insanın dünyayı aslında kendi benliğinin bir projeksiyonu olarak algılamasıdır bana göre. Dünya aslında şuana kadar içinde barındırdığı insan tanedir ve her insana göre bu dünya anlamlıdır,anlamsızdır,cennettir,cehennemdir yada bu ikisine gidecek olan bir sınavdır veya ona göre ''her ne ise''dir... Her insan, bu evreni kavradığı kadarı ile oluşturduğu kendi senaryosu eşliğinde oynar ve sonsuza dek bu böyle devam eder. Eğer bu projeksyonların içinde tanrıcıktan ''Tanrı'' olmayı başarmış biri var ise, ve o kişi sen isen, işte tek önemli olan budur. Geri kalan, yalnızca bir tozdur. Ne demiş atalarımız: ''Her koyun, kendi bacağından asılır.'' Bu evrende bir nevi koyun olduğunuzu, ve bir gün tamamen koyun olabileceğinizi sakın unutmayın. Ve kalabiliyorsanız, Hoşçakalın.