‘’Yazı
yazmak benim tek sığınağım.’’ diye bir cümle okumuştum bir Türkçe paragraf sorusunda. Sanırım bu yıl benim de ender sığınaklarımdan biri oldu bu ‘’yazı
yazma’’ eylemi. Gerçi eski yazılarıma bakıyorum da ,gören de her hafta en az
bir yazı yayınlıyor sanacak, o zamanki halet-i ruhiyemden olacak ki onlarda
daha fazla doluluk hissediyorum. Son yazılarımın ise içi biraz boşmuş gibi
geliyor. Çünkü sizlere kendimce kanıtlamaya çalıştığım argümanlar sunamıyorum.
Ama bu yazım umarım eski performansıma daha yakın bir yazı olacak. Çünkü son
birkaç haftada hayattan çok şey öğrendim. Bunlardan en önemlisi ise : ‘’Kendini
kendine saklama’’ saçmalığı.
Hayatınızı
şöyle bir gözden geçirin. Geçmiş deneyimlerinizden aklınıza gelenlere
yoğunlaşın. Birkaç dakika sonra bu geziden şunu anlayacaksınız ki hayatınız
bazı dinamikler üzerine kurulu. Ve bu
dinamikleriniz hayatınızda değişmesini en çok istediğiniz ve
istemediklerinizden oluşmakta. Belki de bunun üzerine sorulması gereken soru şu
: İnsanın hayatında dinamikleri olmalı mı ?
Bu
soru önemli çünkü dinamik demek denge demek. Denge demek hayatta mutlu ya da
mutsuz olmak demek ve bu da aslında sizin bu dünyadaki varoluşunuzun en büyük
parçası demek. Eğer dinamikleriniz varsa, bu dinamikleri bilinçli bir şekilde
kontrol etmek zorundasınız zira farkında olmadığınız bir sürü dengesizlik
ileride büyük bir yıkıma yol açabilir. Bu dinamiklerin iyi veya kötü olmasına
gerek yok. Hayatınızın dinamiği bir hastalık bile olsa, iyileştiğinizde
kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissedebilirsiniz.
Hayatımın son dönemlerinde buna benzer bir süreçten geçiyorum.
Yaşamımda değişen bir sürü şey oldu ve bunlar üzerine düşündükçe fark ettim ki
önemli olan değişimin ne niteliği ne de niceliği.Önemli olan tek
şey:değişim. Bu değişimler sizi hayatınızda yeniliklere açık olma ile ters orantılı
bir şekilde etkiliyor ve zaman zaman zor durumda bırakabiliyor. Hatta öyle bir
noktaya geliyorsunuz ki karakteriniz, kişiliğiniz, fikirleriniz, tabularınız,
idealleriniz, kısacası sizi siz yapan her şey üzerinizde 500 yıl öncesine ait
geleneksel bir elbise varmış gibi içinizde bulunduğunuz bu yeni koşullarda sırıtmaya başlıyor ve size tek çare olarak
kendinizi tekrardan oluşturmayı bırakıyor. ‘’Hayır ben böyle kalıcam!’’ diye
diretip savaşmak aklınıza 2. bir seçenek olarak gelmiş olabilir ama unuttuğunuz
bir şey var : Aynı kalma adına uğruna savaşmayı göze aldığınız her şey içinizde
bulunduğunuz bu yeni durum için bir hiç ve bu da doğal olarak sizi bir hiç
yapıyor.
Son birkaç aydır kimsenin deneyimlemeyi istemeyeceği şeyler
yaşadım : 2 yıl okuduğum üniversitemi bırakıp tekrar sınavlara hazırlanmak
zorunda kalmak gibi. Malum geçen hafta da bu maratonun ilk aşaması YGS-2014
gerçekleşti. Sınavımın beklendiğim gibi geçmemesi üzerine başına bu durum
gelmiş her öğrenci gibi demoralize oldum biraz ve soluğu Rehberlik Öğretmenim
Serhat Hoca’da aldım. Düşünüyorum da o gün dershanenin asansöründe rehberlik
odasının bulunduğu kata gelmeyi beklerken birazdan farkında varacağım birçok
şeyden habersiz olan ben meğer ne safmış. O rehberlik odasında ben 1-1.5 saatte
o kadar çok şeyin farkına vardım ki… Hem kendimle, hem hayatla ilgiliydi bu
farkına vardıklarım. ‘’Nedir bunlar anlatsana ?’’ deseniz çoğunu açıklayamam.
Anlatmaya çalıştıklarımı da bu yazı içinde vermeye çalışıyorum. İçinde
bulunduğum bunca yenilik karşısında şuanki benliğimin sırıttığını işte ben o
odada anladım. Ve dinamiklerimi tekrardan dengeleme adına kendimi törpülemeye
karar verdim. Özgüven’in ve kendini dipsiz bir çukurda hissetiğin anda bile
asla vazgeçmemen gerektiğini de işte yine o odada anladım. 1.5 saatte o anki
yaşamından ufak bir fragman sundu bana Serhat Hoca ve o fragmanla bile beni çok
ciddi sarsmayı başardı. Kendi adıma ders almam gereken en önemli iki nokta
özgüven ve dışa dönük olma konularıydı. İşte bu yüzden de 2014 model yeni bir
ben yaratma adına gerekli çalışmalara başladım ve size şunu söyleyebilirim ki :
Bu şey bi harika dostum!
Hayat o kadar ilginç bir illüzyon ki ; çözmeye çalıştıkça sizi
kandıran, kendinizi ondan soyutlaştırdıkça sizi de soyutlayan, neye
inanıyorsanız sizin gerçekliğinizi o kılan, en önemlisi de her şeyin anahtarı ondaymış gibi gözükse de
aslında sizde olan kusursuz bir platform. Ne yazık ki her oyun gibi bunun da
bazı kuralları, cezaları, ödülleri var. Anahtar kelime ise : Esneklik. Mutlu
olmanın kilit kelimesi bu bana göre. Tabiki karşıt dinamikleri doğru
oturtabilmek koşulu ile.
Herkes gibi ben de korkuyorum içinde bulunduğum bu yeni
koşullarda. Bilinçaltımda daha fark edemediğim neler varsa artık son 2 gündür
kabus ve karabasan dolu geceler yaşıyorum. Ama fark ettim ki korkmak üzerinde
durulması gereken nokta değil. Önemli olan bu basamağı atlatıp kendin adına
eylemlerde bulunmaya geçmek ve pes etmemek. Daha da önemlisi dinamikleri doğru
şekilde yerine oturtmak için var gücünle harekete geçmek. Çünkü oluşturduğun o
dinamik, aslında senin ta kendisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder