İşte yine gelmiş, bir dating sonrası,
dağılmış ve başı öne eğik bi şekilde, burada kendimle yüzleşiyorum. Bu
yüzleşmenin bu kadar uzun sürmesinin sebebi yıllardır Oğuz'un kendi içinde bir
arpa boyu yol gidememesiymiş şimdi anlıyorum. Yıllardır kendimle ilgili değişen
hiç bir şey yok! Bu kadar stabilite ve değişime karşı çıkmayla nasıl mutlu
olabilir ki insan ? Kendini yenilemeden, derisini tazelemeden, bir üst
versiyonuna erişemeden hayattan daha da önemlisi kendinden nasıl tatmin
olabilir !?
Kendimle ilgili
gerçekleri,hayaletleri,illüzyonları tokat misali yüzüme çarpan bir hafta sonu
geçirdim. C.tesi günü bir süredir tanıştığımız C ile görüşmek için Bursa'ya
gitmeye karar verdim. Ailevi,maddi,akademik,özel hayatımla ilgili art arda
gelen onca problemden sonra ''farklı bir yerde hava almak bana iyi gelir,
kafamı dağıtırım'' diye düşünmüştüm. C de aklı başında, hoş birine benziyordu.
Belki de O kişiydi, kim bilebilirdi ki ? Her şeyden önce, asgari samimiyet
kurabildiğim birine sadece bir anlığına her şeyden uzaklaşmak için başımı
omzuna koyup uyumaya deli gibi ihtiyacım vardı. Ben de bu vesileyle tüm kırılmışlığımı
ve üzüntülerimi yüklenip Bursa'ya gittim. C ile cumartesi gece yarısı ancak
buluşabildik. İlk intiba ve tanışma çok iyi geçti. Bir şeyler atıştırıp
kalacağımız eve geçtik lakin yorgunluk ve saatin geç olması sınırlarımızı
zorlamaya başlamıştı. Bunun üzerine C ile olan sohbetimiz birden onun eski
ilişkilerine geldi. Geçmişte nasıl kandırıldığından, aldatıldığından, saf
yerine konulduğundan, suistimal edildiğinden ve bu sebeple güvenini
yitirdiğinden o kadar bahsetti ki geçmişteki travmaları aramıza adeta kara bir
bulut gibi girmeye başladı. Son olarak ta, ''aşık olacağım biri mi, öyle biri
çıkacağını zannetmiyorum'' sözü bardağı taşıran son damla oldu. MADEM BU
ZİHNİYETTESİN O ZAMAN NEDEN İNSANLARLA FLÖRT EDİYOSUN BE İNSAN!, demeyi çok
istememe rağmen anlayışlı bi şekilde dinledikten sonra yaptığı bu seçimlerin
asıl suçlusunun kendisi olduğunu ve bu yüzden başkalarına değil kızacaksa
kendisine kızması gerektiğini usturuplu bir şekilde söyleyip lafımı ortaya
koyduktan sonra ortada saçma ve gereksiz bir muhabbet döndüğü için arada
istemsiz bir gerilim oluştu. Bu sohbetten sonra ben fazlasıyla düşmüştüm
açıkçası çünkü birini tanımak için yaptığım 300kmlik yolculuğun hak ettiğinin
bu olmadığını düşünüyordum. Az ve öz zamanımızı kendimiz hakkında
değerlendirmek varken insanların geçmiş defterlerini açması kadar aptalca bir
şey de göremiyorum. Bu sohbet kendimi flört seviyesinden arkadaş seviyesine
çektiği için içimde fiziksel ve duygusal ne varsa C'ye karşı birden griye
bürünmüş oldu. Ardından ikimiz de çok yorgun olduğumuz için uyumaya karar verdik
ki ben bu sohbetten sonra diğer yatak odasına yöneldim çünkü ayrı yatacağımızı
düşünüyordum zira bu kafada olan biri olsam kimseyle beraber uyumazdım. Diğer
odadaki yatağın üzeri boştu ve sorduğumda yorgan ve yastığı büyük yatak odasına
taşıdığını söyledi beraber yatmak için, ben de bir şey demeden odaya ilerledim
( zihnimde bu ne perhiz bu ne lahana turşusu mk düşünceleri uçuşuyor) Yatağa
yattığımızda ben dayanamayıp konuyu açtım ve söylediği onca şeyden sonra
aramıza bir duvar ördüğünü ve bu sebeple benimle nezaketen aynı yatakta
yatıyorsa hiç gerek olmadığını belirttim. İçinde olduğum ruh hali sebebi ile
zaten hassas bir dönemimdeydim ve bu durum beni oldukça demoralize etmişti.
Hemen yok canım N'alaksı var sen beni
yanlış anladın bık bık bık söz grupları
ve 1-2 sarılmanın ardından birden öpüşmeye başladık ve ben burdan sonra koptum
zira aklım ve ruhum hala 5dk önce
konuştuğumuz sohbetteydi. Beraber olmamızdan keyif alsam da erekte dahi
olamadığım kısa bir seks deneyimi yaşadık. Bu ana kadar hiç bir şey hayal
ettiğim gibi gitmediğinden bundan sonrasını iplememeye karar verdim. Ardından
iki ruhsuz insan gibi uyumaya döndük lakin ben ne kadar olayın üzerinde durmak
istemesem de son birkaç saatir deneyimlediklerime karşı içim içimi yiyordu. Ve
ben hala yanımda moşur moşur yatan o rahat ve ilgisiz insanı uyurken izlemeye
ve o haliyle ilgisinden dilenmeye çalışıyordum... Ne kadar acınası ve zayıf bir
ruh hali içinde olduğumu işte o an net bir şekilde anladım. Bir çok şeye
ihtiyacı olan kırılgan bir çocuk gibiydim ve yanımda ihtiyaçlarımı önemseyen
kimse yoktu. Bu acınası halde uyumaya çalışırken sabah ezanı ile irkildim ve
birkaç saat uyumamın akabinde sabah olmuştu bile...
Evden 11 de ayrılmamız gerektiğiden 10.30
gibi uyanıp alelacele hazırlanıp mekandan ayrıldık. Benim sabah uyanırken
beklediğim o romantik uyanma anı da böylelikle de çöpe gitmiş oldu. Bundan
sonra tüm gün dışarıda olacaktık ve ben ''ne zaman bir daha başbaşa kalacağız
ki ?'' şeklindeki cevapsız sorularım eşliğinde kahvaltı etmek için dere
kenarındaki güzel bir mekana gittik. Sanırım C'nin misafirperverliği iyi giden
tek şeydi. Kahvaltıdaki sohbet te dünkü sohbetten farklı bir yöne ilerlemeyince
dayanamayıp ne kadar eski ilişkilerinden bahsettiğini söyleyip çıkıştım. Ama
biz ne dersek söyleyelim önemli olan karşımızdakinin anladığı kadarı
olduğundan çok fazla üzerinde de
durmadım. Tek umudum pazar gecesini, en azından akşamını baş başa bir yerde
geçirme ihtimalimdi ve ben bu ihtimalime tutunup bir çok şeyi gözardı etmeye
devam ettim. Farklı bir yerde Cortado ve Flatwhite larımızı içerken bu gece
beraber kalma düşüncemi ilettiğimde eve gitmesi gerektiğinden ve işleri
neticesinden bunun olamayacağı cevabını aldım ve bu da bana güzel bir cevap
daha olmuş oldu. Bu noktada benim de ikimizle ilgili tüm ihtimalin 0 a
düştüğünü anlamış oldum. Ardından biraz Bursayı dolaştıktan sonra benim İdo'ya
binmem için Güzelyalıya doğru yol aldık.
Sahilde yürürken içinde bulunduğum ruh hali yüzünden tek hissettiğim koca bir hiçlikti
kendimle ilgili. C'ye kıyasla bir işim, iyi bir hayatım, güzel ve sıcak ailevi
ilişkilerim, özgüvenim ve hayata karşı bir hedefim yoktu ve bunların hepsinin
hissettirdiği hiçlik ve hiçbir şeylik duygusuyla yüzümde tebessüm, C'ye her şey
için teşekkür edip uğurlayarak feribota doğru yol aldım.
Bir insanın düşüşünden daha acı verici bir
şey varsa o da o kişinin düşerken tutunabileceği hiç bir dalının olmamasıymış
bunu deneyimledim o an. Kötü geçen bu flörte karşılık tutunabileceğim hiç bir
dalım yoktu benim. Ne ailem, ne işim ne param ne eğitimim hiçbişeyim hiç bir şeyim
yoktu işte! Ve ben tüm bu yoksunlukları o feribotta ve sonrasında tek başıma
hissedip yaşamak zorundaydım...
Bu acı verici deneyimin bana kattığı en
büyük ders kendi eksikliklerim ve zayıflıklarımdı aslında. İçinde bulunduğm
duruma sonsuza dek üzülüp ağlasam da bu şekilde düzeltemeyeceğimi, bunun için
değişmem ve harekete geçmem gerektiğini anlamıştım. En azı ufak bir başlangıç,
bi' bebek adımı dahi kafiydi ama yeterki o cesurca adım atılsındı! Ben de
hayattan ve C'den aldığım bu acı verici dersin ardından kendimle başbaşa eve
doğru yola koyuldum. Şuan kendimi çok basit,eksik,yetersiz ve zayıf
hissediyorum. Buna rağmen günün ağırması ile birlikte kendimi geliştirmek adına
bir kaç bebek adımı atacağım. Belki bu adımların hiç biri işe yaramayacak, belki
pes edeceğim, belki her şey daha iyiye gitmeye başlayacak;bilmiyorum. Bildiğim
tek şey, bir daha asla eski Oğuz olamayacağım. Asla...