30 Haziran 2017, Razaman Bayramı zamanları... Hornette amaçsızca bakınıyorum. Profildeki bir vücut resmi dikkatimi çekiyor,çekilmeyecek gibi değil, yüzü görünmüyor. Yazmak istedim, yazdım. Cevap geldi, sohbet etmeye başladık. Profil fotoğrafındaki vücut fotosune nazaran daha derin biri vardı karşımda, biraz şaşırmıştım.Daha sonra bana kendi fotoğraflarını gönderdi ve profildeki fotonun ona ait olmadığını söyledi. Açıkçası sevinmştim çünkü gerçekte sohbet ettiğim kişi shaped bir vücuttan çok daha fazlasıydı. Zeki, tatlı, efendi... Bulgaristan'da yaşadığını, buraya akraba ziyareti için geldiğini ve yarın dönmesi gerektiğini söyledi. Birbirimize denk gelmemiz hoş bir tesadüf olmuştu. Ertesi gün Bg.a geçtiğinde Skype'dan sohbetimize devam ettik ve o akşam 3-4 saate yakın konuştuk. Uzun bir süredir kimseyle bu kadar çok şey paylaşmamış, bu kadar derin bir sohbet kurmamıştım. Bg.da yaşayan bir türk olduğu için aksanı o kadar farklıydı ki ilk başlarda biraz yadırgasam da daha sonraları benim için dünyanın en tatlı tınılarından biri olacaktı. O gece skype üzerinden kendimiz ve hayat ile ilgili bir çok şey hakkında sohbet ettik. Mason olduğu için bir süre avrupadaki çeşitli locaları ziyaret etmesi gerektiğini ve bu süre boyunca iletişime geçemezsek yanlış anlamamamı söyledi. Mason olması gibi özel ve kişisel bir bilgiyi paylaşması benim için çok önemli ve özeldi dahası ezoterizme ilgisi olan biri olarak bu durum ona olan ilgimi bir miktar daha arttırmıştı. Ardından 22 gün boyunca iletişime geçmedik. 22.günün sonunda tekrar skype üzerinden bir araya gelebildik. Açıkçası onunla sohbet etmeyi özlemiştim çünkü onunla kurduğum bu iletişim aynı zamanda zihnimi ve ruhumu da doyuruyordu. Birçok konuda paralel düşünüyor ve birbirimizi anlayabiliyorduk. Aynı dili paylaşabildiğimiz için mutluydum. İlerleyen zamanlarda devam eden iletişimimiz kesintilere uğramaya başladı. Sohbet ederken zaman zaman bir süre ortadan kaybolabileceğini, bunu yanlış anlamamamı rica etti. İletişimimizin ilk başlarında buna pek takılmadım zira onun hayatını sorgulama gibi bir hakkım zaten olamazdı. Bir süre sonra bu iletişimi gerçek hayata taşımak istedim çünkü karşımda gerçekten tanımak istediğim bir adam vardı ve bu fırsatı kaçırmak istemiyordum. Sınıra yakın yaşadığı için ''Edirneye gelip gidebilmem sorun değil'' demişti. Ben de Edirneye geldiğimde çok rahat görüşebilirdik yani. Ama uzunca bir süre bu mümkün olmadı. Skype üzerinden 1 gün konuşuyor 4-5 iletişime geçemiyorduk ama her görüşmemiz en az 4 saat sürüyordu. Kaybolmasının sebebini merak edip biraz sıkıştırdığımda bunun hem kendi karakteri ile ilgili hem de bana şuan açıklayamayacağı özel bir durum sebebiyle olduğunu söyledi. Ben de saygı duydum. Nitekim biz kurban bayramında görüşmek için sözleştik fakat ben daha uzunca vakit geçiririz diye hayal ederken o bg.a dönmeden önce 1-1.5 saatlik bir cafe sohbetinden öteye geçemedi. Bir şey diyemedim, eylül 25ine kadar müsaittim mutlaka tekrar görüşürüz diye konuştuk fakat o reel görüşme olmadı. Bir şey vardı sanki; aramızda görünmeyen bir duvar, bir noktadan sonra onun geri adım atmasını sağlayan bir sebep. Sanal ortamda iletişime geçsek de ona gerçekten bağlanmıştım ve başkasını değil onu tanımak istiyordum. Koşullar çetrefilli olabilird ama benim için değerdi onu beklemem. Lakin bir görünüp bir kaybolmalar devam etti. Her görüşme talebim ötelendi,reddedildi. Bir taraftan da skype üzerinden derin ve güzel süren sohbetimiz devam etti. Aracını sattı, avrupaya araç almaya gitti, bazı özel sorunları çıktı ve her seferinde biz bir şekilde görüşemedik. Bu medcezir dolu iletişim beni artık yormaya başlamıştı. Kendimi bu kadar yakın hissettiğim kişiye erişememek, onun yanında olamamak, onun önceliği olamamak beni ruhen ve zihnen yıpratmaya başladı. Trye oturma izni başvurusunun hala muallakta olması da ayrı bir sorun teşkil ediyordu. Hayatındaki belirsizliklerin ve problemlerin onun adım atmasını zorlaştırdığını anlıyordum. Çekincelerine, korkularına, tereddütlerine hak verebiliyordum. Ama bu ilişki de daha ne kadar sanal ortamda devam edebilirdi ki? İlk konuşmalarımızda bana '' beni bekle, kimseyle görüşme'' demişti. Bu o kadar hoşuma gitmişti ki... Şimdi ise karşımda realist bir tavır takınan, bu belirsizlikler sebebiyle ne kendisini ne de beni üzmekten çekinen ve bu sebeple bazı şartlar netleşene kadar kendi hayatlarımıza devam etmemizi söyleyen bir adam vardı. Ben de aynı fikirdeydim zira ben de artık içimdeki sevgi ve seks deneyimini bastırmaktan yorulmuş ve artık bunları yaşamak istiyordum. Nitekim birbirimizi sınırlandırmadan hayatımıza devam etme kararı aldık. Bu noktadan öncesinde veya sonrasında o neler yaptı, neler yaşadı hiç sormadım. Umrumda da değildi açıkçası.
Neyi beklediğimi blmeden süren aylarca bu bekleyişim artık çevrem ve arkadaşlarım tarafından da linç yememe sebep olmaya başladı. Onunla olan belirsiz ilişkimiz beni o kadar üzüyordu ki benim iyiliğim ve kendime gelmem için linç girişimlerini bırakmadılar. Sonunda onlara hak verdim ve sahalara geri döndüm. Yeni insanlarla sohbet ettim, tanıdım, tanıştım, tanıdım, tanıştım...
1 hafta geçmeden anladım ki benim gönlümde yatan bir kişi var, O... Bu önüme bakma çabalarım hikayeden ibaretti. Ondan uzaklaşmaya çalışmak için attığım her adımda onun içimdeki yerini bir o kadar net anladım. Evet reel bir şeyler yaşamamıştık ama içime yer etmişti işte. Bu kaybolmaları ve son zamanlarda yaşadığı bazı sorunları neticesinde iletişimimiz neredeyse sıfıra düşmüştü ve ben de arzuluyordum ki iyi hissetmesi için beni seçsin! Benimle olmayı, benimle uyumayı seçsin! O her probleminde kendini geri çektikçe ben daha fazla dayanamamış ve buna devam edemeyeceğimi, tamamamen ayrı yollarda yürümemizin ikimiz için de daha sağlıklı olacağını belirtmiştim. Nitekim bunu da denedim, mantığımı dinleyip önüme bakmaya çalıştığım her seferinde kalbim daha fazla onun ismiyle çığlık atıyordu. Geceleri bu çığlık o kadar şiddetleniyordu ki uyumam imkansızlaşıyordu. Sonunda savaşmaktan vazgeçtim ve ona yazdım. Konuşmak istediğimi söyledim ve bu sefer tüm kartlarımı açık oynadım. Aramızda ne tür engeller olsa da onu tanımak istediğimi, gönlümdeki kişinin o olduğunu ve tek istediğimin bu ilişkiyi derinleştirmek için onun da adım atmasına ihtiyacım olduğunu söyledim. Tesadüf eseri haftaya ailemin yaşadığı şehire bir toplantı için geleceğini ve 1 gece kalacağını söyledi. Bunu 2 geceye çıkaralım dedim, pek oralı olmadı. O zaman bu h.sonu da gelmesini rica ettim, kabul etmedi. En sonunda bu h.sonu gelemeyeceğini ama önümüzdeki hafta geldiğinde 2 gece kalabileceğini söyledi. 6 ay sonra 1 saatlik kahve sohbeti dışında en sonunda kavuşabilecek, 2 gece beraber geçirebilecek, beraber uyuyabilecektik. 7 aralığa 8 gün vardı ve ''ya bu sefer de bir aksilik çıkarsa?'' diye içim içimi yiyordu. O 8 gün benim için hiç kolay geçmedi. Olumsuzluk çıkması ihtimali sonunda görüşebilmemiz mutluluğumu gölgelemişti adeta. Son 3 günü uykusuz geçirdim. Pazartesi konuştuğumuzda her şey yolundaydı. Salı pek iletişime geçemedik ve ben bazı sıkıntıların olduğunu anladım. Yine bir soğukluk, bir terslik vardı. Çarşamba akşamı ailemin yaşadığı şehre gelmiş ama ondan pek haber alamamıştım. Gece 2 ye kadar ondan haber bekledim çünkü kesin olarak gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. En sonunda dayanamayıp uyudum zaten günlerdir uykusuzdum ve bu halde derslerimi halledip bir de şehirler arası yolculuk yapmıştım. Sabah uyandığımda 2 gündür kendisini iyi hissetmediğini ama bugün yola çıkacağını açıklayan mesajını gördüm. Normalde planımız perşembe günü onun erken gelmesi ve
gün içinde saat 16.00 ye kadar vakit geçirmemizdi çünkü toplantısı 17 gibi başlayacak ve gece yarısına kadar uygun olmayacaktı. Buraya gelmesi saat 15.00 i buldu, bu da yetmiyormuş gibi yolda direkt otele geçmesi gerektiğini söyledi. İyice tükenmiştim artık. Aynı ilçedeydik işte aylar sonra. Sonunda aynı yerdeydik! Peki mutlu muydum? Tek hissettiğim tükenmişlik ve yorgunluktu. Daha sonra önce hotele geçmesine gerek kalmadığını direkt bana uğrayabileceğini söyledi. O kadar demoralize olmuştum ki bu zamana kadar, buna sevinemedim bile. Nitekim onu evimin önündeki caddede karşıladım, bize geçtik. Sonunda baş başaydık, el eleydik, göz gözeydik. 6 aydır düşlediğim gibi, bu anın gelmesini iple çektiğim gibi boynunu öptüm, kokusunu içime çektim, dudağından öptüm.Sıkıca sarıldım. Peki bir şey hissettim mi ? Hayır. Duygusal olarak o kadar dolu ve kırgındım ki, aylardır yolunu gözlediğim adamı öperken erekte dahi olamadım. Bunu çok üstelemedim çünkü önemli olan o an beraber olmamızdı. Karşılaştığımız andan itibaren onun da enerjisi o kadar düşüktü ki bunu hemen hissetmiştim. Kendisini iyi hissetmediğini, yorgun olduğunu ve birazdan otele geçmesi gerektiğini söyledi. Ben de vakit kaybetmeden geceyi nasıl geçireceğimizi sordum. Bana gayet soğuk bir şekilde kendisini iyi hissetmediğini, bu gece görüşemeyeceğimizi, yarın sabah hotelden ayrıldığında bga geçmeden önce bir kaç saat vakit geçirebileceğimizi söyledi. ''Nereye gidiyorsun, hani 1 gün daha kalacaktın?'' dedim. Dönmesi gerektiğini söyledi. Bu açıklamalardan artık o kadar yorulmuştum ki beni aydınlatması için adeta yalvarıyordum artık. NEDEN!? NEDEN? NEDEN? NEDEN BÖYLE!? NEDEN UZUNCA BİR SÜRE VAKİT GEÇİREMİYORUZ!? Söylediği tek şey artık kalkmak zorunda olduğu oldu. Oturduğum yerden kalktım ve -peki o zaman, kalk! dedim. Yolcu ettim ve kapıyı kapadım
O kadar kötü hissediyordum ki kendimi... Benim onu bu kadar istememe rağmen onun bu ruhsuzluğu, bu soğukluğu beni o kadar yıpratmıştı ki... Evde 1sn bile durmak istemedim ve hemen teyzemi aradım. Çünkü beni anlayabilecek ve destek olacak birisine gerçekten ihtiyacım vardı. Tekelden şarap ve bira aldım ve direkt teyzeme geçtim.
Kuzenim de ordaydı. Aylardır içinde bulunduğum durumu biliyorlardı ve onlarda ne söyleyeceklerini şaşırmışlardı artık. Ben de artık ne düşüneceğimi, ne yapacağımı şaşırmıştım. İçtim ve biraz sohbet ettik. İyi ki varlar ki kendimi bir nebze de olsa iyi hissediyordum. Akşama doğru eve geçtim ve tüm bu yaşanmışlığın alkolün etkisini de arttırmış olacak ki eve geçer geçmez yattım. 00.00ye kadar O ve ben temalı saçma sapan rüyaların ardından bilinçaltıma daha fazla tahammül edemeyip yataktan kalktım . Dizi izlerken o yazdı. Küsmüyüz diye sordu, ''küs değilim, kızgınım ve kırgınım biraz. Kendini iyi hissetmek için benimle olmanı isterdim'' dedim. Müsaitsen konuşalım dedi. Uyumak üzereyken aradı. Hala ısrarla söylediği şey sabah otelden ayrıldıktan sonra istersem birkaç saat görüşebileceğimizdi. Türkçemin yettiği derecede ısrarla neden bu kadar kısa sürmesi gerektiğini, bu kısa görüşmemizin bize ne katabileceğini sordum. Söylediği tek şey, küstah bir şekilde ''senin de bildiğin gibi birbirimizi yeni tanıyoruz, bence bu süre yeterli. Şimdi sen bana neden bu kadar kısa peki diyeceksin, ben de çünkü bg.a dönmem gerek diyeceğim'' dedi. 6 aydır bu adamla mı iletişim kuruyordum ? Bu muydu benim sevdiğim, bağlandığım !?
Bu görüşmenin bize bir şey katmayacağını ve bu yüzden istemediğimi söyledim ve iyi geceler dileyerek telefonu kapadım. 6 aydır beklediğim adamla ilişkim işte bu şekilde bitmişti. Sanki hayatında alalade, dün tanıdığı önemsiz, gereksiz bir insanmışım gibi... O gece zor bir gece geçirdim. Bir yanım hala doğru cevap verip vermediğimi sorguluyordu. Sonra birden içimdeki bir ses ''şimdi sevgi olsa ne yapardı?'' diye sordu. Değer miydi aylardır her türlü paylaşımda bulunduğun biriyle ilet,şimi bu şekilde bitirmeye? Sevgili, flört olmayacaktık ama en azından geçirdiğimiz güzel vakitlerin hatrına onu arkadaşça uğurlayabilir, sonra da yollarımıza devam edebilirdik. Sabah 5.30 gibi sms attım. Hotelden çıkar çıkmaz bana gelmesini, onunla bu şekilde ayrılmak istemediğimi, onu beklediğimi yazdım.
Sabah 8 gibi yatağa uzandığımda 1 saat gibi bir içim geçmiş. Uyandığımda cevap yoktu. Aradım, telefonu düşmanıymışım gibi açtı. Dün gece yüzünden kızgın olabileceği için alttan aldım ve onu beklediğimi, bu şekilde onu yolcu etmek istemediğimi yeniledim. Dün geceki kararımıza bağlı kalmak istediğini, daha önce de bu tarz geri dönüşler yaptığımı ve bu durumun onu artık rahatsız ettiğini dile getirdi. Yeri geldiğinde ''ben de bir insanım, hata yapabilirim'' savunması savunması sadece ona aitti belli ki. Kararına saygı duyarak daha fazla uzatmadım ve iyi yolculuklar diledim. O da her zamanki küstahlığıyla ''dün gece niye uyumadın ki, boşuna uykusuz kalmışsın, uykuna dön'' dedi ve telefonu kapadı.
6 aylık bir iletişim. Duygusal yükselmeler, alçalmalar, gerek özel bir çok paylaşım... Dinlerken onu düşündüğüm, ona söylemek istediğim onlarca şarkı, onunla olma hayalim, hayallerimiz... İşte bu şekilde bu telefon görüşmesiyle son buldu. Bir ilişkide mutlaka her iki taraf da hatalıdır. Belki de ben daha çok hatalıydım. Açıkçası bu yaşadıklarımı kaleme alırken öz saygımdan ve öz değerimden o kadar feragat ettiğimi anladım ki tüm samimiyetimle bu iletişimdeki en suçlu kişinin ben olduğumu kabul ediyorum. Lakin benim savunduğum noktada ikili ilişkilerde yapıcı olmak ve orta noktada buluşmak olmuştur hep. Üzebiliriz, üzülebiliriz, karşımızdaki hata yapabilir, hata yapabiliriz. Bu dünyaya gelme sebebimiz bu zaten. Yaşamak, deneyimlemek ve öğrenmek. Bunu yaparken de en çok iletişim ve ilişki aracını kullanmak. Aynı zamanda affedip yolumuza devam etmek. Değer verdiğim herkese karşı kendimi kurban yerine koymak yerine aydınlık, yeni bir sayfa açmayı seçerim karşımdaki de dilediği sürece. Kurban rolünü oynamak, suçlamak, kaçmak, korkmak, küstahlık taslamak, acı çektirmeye çalışmak; bunlar en basit seçimler. Duygularının arkasında mısın? Karşındaki hata yaptığında onu affedip başını göğsüne bastırabilecek misin ? Sadece etten kemikten değil, gerçekten 'insan' olabilecek misin ? Önemli olan bu. Önemli olan sınırlandırmadan, zarar vermeden, yargılamadan, beklentilere kendini kaptırmadan sevebilmek...
Bu süreci elbette atlatacağım. Kolay olmayacak, zaman alacak ama sonunda daha olgun, öz saygısı ve öz değeri gelişmiş, daha derin bir insan olarak yeniden var olacağım. Seninle paylaştığım hiç bir an için pişman değilim,yaşadığımız her şey için minnettarım.
Bu yazıyı da hiç bir düzenlemeye tabi tutmadan, olduğu gibi, gelişigüzel buraya bırakıyorum. Aynı yaşadıklarımız gibi...
-MoB
okurken daraldım çok fazla alttan almışsın gibi
YanıtlaSil