9 Ekim 2018 Salı

Evreka!

Hayatımın en büyük farkındalıklarından birini yaşıyorum. Sanki zihnimde büyük  bir           big-bang meydana geldi ve  yaşamım boyunca cevabını aradığım, sorguladığım, yeri geldiğinde beni besleyen; yeri geldiğinde de beni hasta edip depresyona sürükleyen o sis perdesi birden aralandı ve  ''işte!'' artık tüm çıplaklığı ile gözümün önündeydi. Pattern çözümlenmişti. Artık anladım, anlamıştım...
Hayatım boyunca kendimi 'aykırı'  gördüm-görüldüm, hissettim-hissettirildim, tanımladım- tanımlandım. Bunun  varoluşumun bir parçası olduğunu biliyordum ama zaman zaman daha derin bir düzeyde sorguladığımda ''neden?'' demekten de kendimi alamıyordum. Bu aykırılık neden beni bu kadar farklı hissettiriyordu. Neden benim çevreme,ortama hatta zaman zaman kendime uyumlu ve rahat hissetmeme engel oluyordu?
Yaşamda bulunma amacımız neydi? Ne için burada bulunuyorduk? Gerçekten önemli olan neydi? Mutlu olmak, başarılı olmak, iyi hissetmek için neler yapmak gerekiyordu? Bunları nasıl bilebilirdik? Daha da önemlisi; bunları bilmek ve yapmak zorunda mıydık?
Gerçekten de belirli bir veya bir grup patika izlenmek zorunda mıydı. Yaşam, varoluşumuz bu kadar sınırlı ve kısıtlı mıydı? Eğer böyleyse, 'özgürlük -özgür olmak' dediğimiz kavramları gerçekten deneyimleyebilir miydik? Bu kadar sığ mıydık gerçekten?
Nesnel olarak gözlemlediğimde yaşamımın büyük bir çoğunluğu ''olması gerekenin'' oldukça dışındaydı. Bu yaşımda hala öğrenciydim, Birçok bölüm değiştirdim. hayatla ilgili net bir çizgim hiç bir zaman olmadı. 2 yıl önce babamı kaybetmekten hemen önce tavan yapan motivasyon ve yaşam enerjisi kaybı ile  başlayan süreçte tek yaptığım, saatlerce uyumak ve düşük bi' enerji seviyesinde yaşamaktı. yemek,içmek,gezmek,eğlenmek,sevişmek gibi beni temel düzeylerde mutlu eden bedensel hazlardan ibarettim ve daha fazlası olmak istememe rağmen bir şekilde bu edimi bir türlü gerçekleştirmiyordum.  Derslere girmiyordum, okula gitmiyordum, geleceğim ve hayat ile ilgili bir düşünce ve eylem planı oluşturmuyorum. Etrafıma baktığımda gördüğüm ise bunun tam tersiydi. İnsanlar harıl harıl bir şeyler için çabalıyordu. Herkes adeta devasa bir yarış içindeydi ve ben bu yarışın sebebini derin bir düzeyde bir türlü anlayamıyordum'' MUTLU OLMAK İÇİN GERÇEKTEN BU KADAR KONTROLDEN ÇIKMAK ZORUNDA MIYDIK!?''
Az önce daha önce birçok daha okuduğum ve kendimi kaybolmuş hissettiğimde okuma ihtiyacı hissettiğim eserlerden  birini(Tanrı ile Birlik) okuduğum esnada benliğimde muazzam bir şimşek çakt: Bu zamana kadar kontrolüm dahilinde veya dışında hissettiğim bu davranışlarımın hepsi ''tepkisel bir protesto''dan başka bir şey değildi. Gerçekten mutlu ve başarılı olmak için iyi bir üniversiteden mezun olmak zorunda mıydık, üniversiteden mezun olmak zorunda mıydık? Hayat amacımızı bilmek zorunda mıydık? Belirli standartlara göre mi yaşamak zorundaydık? Hayat amacımızı bilmesek, belirli kalıplar içinde yaşasak ne olurdu? O zaman mutlu olmayı, iyi hissetmeyi hak etmiyor muyduk? 
Şimdi geriye dönüp baktığımda, yaşam dediğimiz bu sarkacın olumsuz,negatif,kötü diye adlandırdığımız kısmında olmamın tek sebebimin çok derin düzeyde buna vermiş olduğum yaşamsal bir tepki olduğunu anladım: çevreme, arkadaşlarıma, aileme, insanlara, en başta da kendime...
okumak istemediğimde, çalışkan-başarılı bir birey olmadığımda, heteroseksüel olmadığımda, o bu şu olmadığımda ailem beni sevmeyecek miydi? Çevremdeki insanlar belli başlı şeyler ol'madığımda beni kabul etmeyecek miydi? Belli bir yol dışında değilsem, ''BEN KENDİMİ YETERLİ GÖRMEYECEK VE SEVMEYECEK MİYDİM?''
Daha da derin bir düzeyde gözlemlediğimde anladım ki, en yakınlarım dahil etrafımdaki insanların beni üzmesinin, incitmesinin sebebi de bu durumun bir tür yansımasından başka bir şey değildi. Sanki onların da demek istediği ''ben sana göre belirli kalıpların içinde değilsem, şöyle davranmazsam, öyle olmazsam beni olduğum gibi kabul etmeyecek, beni sevmeyecek misin''?
Birden bire yaşam,yaşamak,evren, her şey ama her şey gözümde tek bir sorudan ibaret haline geldi '' beni olduğum gibi kabul etmeyecek, sevmeyecek misin?'' Başta benim kendimin kendim için duymak istediği, hayatım boyunca dışarıdan da duymak istediğim, bunun için yanıp tutuştuğum tek bir şey vardı: '' Önemli değil, Oğuz. Önemli değil. Ne olduğunun, ne yaptığının, neyi seçtiğinin hiç bir önemi yok. Biz seni her koşulda sevmeye ve yanında olmaya devam edeceğiz''. Farklı bir perspektiften baktığımda çevremdeki insanların da beklediği cevabın bunun aynısı olduğunu fark ettim. Çünkü hayatım kendimin yansımasından  başka bir şey değildi. ''Önemli değil, gerçekten önemli değil. Ne olduğunun, ne yaptığının, neyi seçtiğinin hiç bir önemi yok. Ben seni olduğun gibi kabul etmeye, sevmeye devam edeceğim.''
Böylesine sonsuz bir seçme,olma ve yapma olasılığına baktığımda, aslında ne kadar sonsuz bir olasılığın içinde olduğumuzu, işte bu sonsuz seçim ve edimin ancak evrene ve tanrıya yakışır bir sınırsızlık ve sonsuzluk olduğunu anladım. Yaşam o kadar muazzam bir şeydi ki; sonsuz, sınırsız varlıklar olmamıza rağmen istersek kendimizi sonlu-sınırlı varlıklar olarak bile deneyimleyebiliyorduk. Sevgi yerine istersek korku olabiliyorduk. İyiyi seçmek zorunda olmadan kötüyü de pekala seçip deneyimleyebilirdik. Pekala mutsuz da olabilirdik. İlle de ''BİR ŞEY!'' olmak zorunda değildik ve bunun getirmiş olduğu özgürlük ve huzur inanılmazdı ve bu, aslında yaşamın başlangıcından beri yanıp tutuşarak aradığımız şeyden başkası değildi.
Yaşamda yapmak zorunda olduğunuz hiç bir şey yok. Yapmak zorunda olduğunu hissettiğiniz şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Böyle bir zorunluluk hissetmek zorunda da değilsiniz. Ol'mayı seçtiğiniz bir şeyden vazgeçip pekala başka bir şeyi seçebilirsiniz. Çünkü yaşam çift yönlü bu sarkacın hareketinden başkası değil. Ol'an, ol'duğu şeyden başkası değil, hepsi bu. Ve bu sonsuz sınırsız seçimin içinde, sizin ol'manızı kısıtlandıran  hiç bir şey mecvut değil, siz mevcut olmasını seçmediğiniz sürece...
                                                                                                                                 MoB

23 Temmuz 2018 Pazartesi

Tutulma Zinciri No.1

Baktım 200 karakterle açıklanacak gibi değil, önümüzdeki Ay Tutulmasını blogumda daha geniş ölçekte kaleme almaya karar verdim. No.1 dediğime bakmayın. Şimdiyi ve önümüzdeki süreçleri etkileyecek olan tutulma zincirleri çoktan başladı; benim değineceğim ilk tutulma bu Ay Tutulması olacağı için bu şekilde adlandırmak istedim.
27.07.2018 günü saat 23.20 de Tr'den de izlenilebilecek bir Kanlı Ay Tutulması gerçekleşecek. Tutulma tam olacağı için ay bu rengini alacak, bu yüzden tutulmanın etkisi oldukça yüksek ve insanlık adına önemli olacak. Tutulma Kova burcunda gerçekleşecek. Tutulmanın yükseleni İstanbul ve yakın enlemlerde Koç Burcu. Bu yüzden sabit burçlar(Koç,Kova,Akrep,Boğa) ve yötenici gezegeni Ay olduğundan Yengeç burcu ve bu burçlarda gezegenleri, yükselenleri olanlar bu tutulmadan en fazla etkilenler olacak. Gelelim tutulma anının haritasına:
Güneş, Kad 5.evde kavuşumda iken 11.evde Ay Mars GAD kavuşumu mevcut. Haritalarını yorumladıklarım bilir: Astroloji konusunda Ay düğümlerine oldukça önem veririm keza bizim hayatımızın karmik ve kadersel yol göstericileridir. GAD dünyaya geldiğimiz anda buraya getirdiklerimiz iken KAD ise ulaşmamız gereken yer, kişisel mutluluğumuz ve Denge için ulaşmamız gereken noktadır. Bir nevi GAD karmamızı sembolize ederken KAD geleceğimizden parıldayan ışık feneri gibidir. İşte tam bu noktalarda Ay'ın ve Güneş'in kavuşumlarda bulunması özellikle önümüzdeki süreçte bundan önce attığımız adımların ve aldığımız kararların sonuçları ile yüzleşeceğimiz anlamına gelmekte. Bu zamana kadar verdiğimiz kararların gerek karmik gerek doğal sonuçları ile yüzleşeceğiz, bir nevi ektiğimiz tohumları biçmeye başlayacağız. Bireysel Özgünlüğün sembolü Kova burcundaki bu tutulma hayatımızdaki bitmesi gereken, eskimiş ve yaşam belirtisi göstermeyen kalıpların yıkılması ve sonlanması için de daha fazla baskı kurmaya başlayacak. Bu baskının ilk adımlarını 10 gün önce yaşadığımız Güneş Tutulması sürecinde deneyimlemiştik. İşte şimdi teller biraz daha geriliyor :) Yaşamın her alanında eğer yolunda gitmeyen bir şey varsa, orta yolu bulma niyetiyle oturup konuşmak ve karşılıklı duygu-düşünceleri ifade etmek için mükkemmel bir fırsat. Keza Aslan Burcundaki Güneş ve Merkür çözüm odaklı, içten atacağınız her türlü adımı sizin hayrınıza sonlandıracaktır. Buradaki anahtar sözcüğün ''samimiyet ve içtenlik'' olduğunun altını çizmek isterim keza Bencillik ve Manipülasyon kaynaklı atılan her adım bu süreç içinde atan kişinin ayağına dolanacak ve yaptığının farkına varması adına onu daha dibe çekecektir.
Tutulma anını incelerken dikkatimi çeken ve sizinle paylaşmak için heyecan duyduğum bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum. An haritasında Varuna isimli asteroit Güneş ile kavuşumda ve Uranüs Jüpiter Ay ve Mars ile Kare bir görünüm sergiliyor. Bu sebeple bana göre bu Tutulmanın başrol oyuncularından biri bu asteroid olacaktır. Varuna Mitolojide Evrensel yasaların koruyucusu, adaleti sağlayan, kutsal bir gezegen olarak geçer. Bunun dışında toplumsal ölümleri, depremi, sağlık-bilim alanında gelişmeleri ve siyasi anlamda da bitiş-başlangıçları simgelediği açıklanmış. Varuna bu ezoterik kimliği sebebiyle hepimizin hayatında evrensel adaleti ve koruyuculuğu hissettireceğe benziyor. 5.evde bulunması ve uranüsle yaptığı sert açı daha önce de bahsedildiği gibi depremlere ve suikast girişimlerine sebebiyet verebilir. Aynı zamanda 5.ev dolayısı ile karmik-derin bir ilişki başlangıcına da sebebiyet verebilir. Tabi bunların hepsi  kişide doğum haritasına has gezegen ve evlerin konumlarına göre netleşecektir. Lakin Varuna'nın Güneş ve Kad ile kavuşumu hepimizin hayatında temiz bitiş-başlangıçlara  ve ilahi adaleti deneyimlememizde ön ayak olacağına eminim.
Bunun dışında dikkatimi çeken diğer bir görünüm Neptün(12.ev)-Jüpiter(7.ev) -Pluto(9.ev)'nun oluşturduğu rahat üçgen kalıbı. Neptünün 12.evdeki Retro konumu hayal-fantezi dünyasına dalmış ve gerçeklerle/ bilinçaltındaki duygularımızla yüzleşmek istemeyen bizleri Pluto ve Jüpiter fark edip dönüştürmemizi isteyecektir. Bu sebeple fazla hayalperest yaklaşımlar can sıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bununla birlikte zihinde idealize edilmiş fakat hayata geçmemiş proje ve düşünceler için de bu üçgen meydan okuyucu bir etki kazandıracaktır. Bu süreçte iç ve dış dünyanızda yaptığınız rasyonel hesap-kitabın ve fiillerin sonuçlarını gayet güzel şekilde alacağınızı söyleyebilirim. Keza Pluto ve Venüs arasındaki destekleyici açı da bizi duygusal olarak temizletecek ve bitmesi gerekenleri bitirerek dönüştürecektir.
5.evdeki Güneş KAD kavuşumu bana çok iyi ikili ilişki başlangıçları gibi geliyor. Arkadaşlık veya partnerlik anlamında çok derin güzel başlangıçlar atılabilir. Aynı zamanda Şiron 12.evde,  ''Benlik kompleksi'' kaynaklı zarar gören veya biten ilişkiler için de hatalı taraf geri dönebilir ve af dileyebilir. Veya siz hatanızı anlayıp değer verdiğiniz bu ilişkiyi tekrar canlandırmak isteyebilirsiniz. Bu yeniden başlayacak ilişkilerde gönlünüzden geçeni lütfen iyi dinleyin. Çünkü bu geri dönüşler alelade ikili ilişkiler için olmayacaktır. Büyük olasılıkla henüz bitmemiş hikayenin devamı veya görülmemiş hesapların görülmesi için bu karşılaşma gerçekleşecektir. Bu sebeple ego savaşlarına girmeden, olabildiğince dürüst ve saf bir şekilde iletişime geçtikten sonra atacağınız adıma beraber karar verin. Uranüs 1.evde, her türlü ikili ilişkide objektif ''Ben'' dönüşümü yeni bir başlangıç için çok önemli. Keza Eski kalıplaşmış ilişkiyi devam ettirmeye çalışmak hiç bir fayda sağlamayacağı gibi her iki taraf için de muhtemelen acı bir şekilde sonlanacaktır. Öz saygınız'dan asla ödün vermeyin. Verebileceğim tek naçizane tavsiye bu :)
Son olarak Tutulmanın bulunduğu Burç olan Kova Temasından bahsetmek istiyorum. Bu tema en çok iş dünyası ve gruplar içindeki varlığımız adına çok önemli rol oynayacak. Bu tutulmanın bize söylediği şey: ''KENDİ ÖZGÜNLÜĞÜNDEN TAVİZ VERME! KENDİ'Nİ KEŞFET VE BU ŞEKİLDE YOL AL!'' Her türlü grupsal alanda kendimizi sorguladığımız ve eksik,yetersiz hissettiğimiz bir süreç içindeydik. İşte bu kısır döngüden çıkmak için gereken anahtarın kendi Öz'ümüzde olduğumuzu vurguluyor bu tutulma. Bu süreçte kendinize olan güveniniz ve Bir'liğiniz hakkında oldukça sınanacaksınız ki zaten bir süredir sınanıyoruz. Burada çıkış yolunu kaytarmak, kopyalamak ve gölge olmak olarak seçenler ne yazık ki güzel sonuçlarla karşılaşmayacaklar. Sınırlarınızı-potansiyellerinizi keşfedip bunu belirttikten sonra kendinizi genişletmek için atacağınız her özgün adım ise size fazlasıyla katkı olarak geri dönecek. Aslan-Kova aksı grup hareketlerinde zorlayıcı olabilir. Burada ''Bir elin 5 parmağı'' metaforunu hatırlamaya çalışın. 5 parmak da aynı değil, bir değil. Ama her biri uyum içinde ve bu şekilde kullanıldığında harika işler ortaya koyabilir.
Kendi'nizle kalın,
MoB

2 Temmuz 2018 Pazartesi

0-1

Hani bazı anlar vardır, oturup dersin ki ''hayatımın köşe taşlarından birindeymiş gibi hissediyorum''. İşte İnsanoğlu olarak hepimiz şuan böyle bir sürecin içindeyiz. Dünya çok etkili enerjisel bir dönüşüm içinde. Gökyüzünde çok büyük şarj-deşarj etkileşimi mevcut. Bunların hepsi ''yeni dünya''nın gelişini haber veren ayak izleri. Evrensel yasalardan biri olan yeni'nin inşaası için eskinin yerle bir edilmesinden başka bir şey değil aslında içinde bulunduğun durum. Bunu yaşıyorsun, çünkü ruhun içten içe kendini deneyimlemek, kendi varoluşunu görmek ve bunun farkına varmak için yanıp tutuşmakta. Derin bir ezoterik boyutta içten içe bunu hissettiğin için kabına sığamayan ruhun eskiye ait her şeyi yakıp yıkmakta şuan. Tutunduğun, güvendiğin, sırtını yasladığın ne varsa birer birer yıkılmakta, yok olmakta. Çünkü Öz'ün biliyor ki bunları yok etmeden 'yeni sen'e yer yok, kendi potansiyelini keşfetmek ve bunu açmak için tek yol onlar olmadan yaşayamayacağını hayal ettiğin ne varsa birer birer elinden kayıp gitmesi, taa ki geriye bir tek sen kalana dek... İşte yaşamının her alanına giren her balyoz darbesinin sebebi bu. Seni eskinin paslanmış prangalarından, duvarlarından azat etmek ve ruhunun özgürce yeni sen'e doğru kanat çırpmasını sağlamak. Bunu deneyimlemek, fark etmek ve takdir etmek...
Kendin dışında güvenebileceğin, tutunabileceğin hiçbir gerçeklik yok. Sen dışında başka bir dünya yok: İşte 2018'den itibaren evrenin sana vermek istediği en büyük mesaj bu. Gökyüzü sana bunu öğretmeye bir nevi kendisine görev edinmiş vaziyette. Satürn Oğlak Burcu'na geçerek bu zamana kadar başka insanlar için, başka yaşamlar için, başka ilüzyonlar için, korkuların, güvensizliğin, konfor arayışın için kendini gözden çıkarmana artık dur demekte, ''Yaşamının, Kendinin ve Eylemlerinin Sorumluluklarını'' alman için seni zorlamakta ve sıkıştırmakta. Bu zamana kadar senden o kadar çok ödün verdin ki, Öz'ünde sene ait hiçbir şey kalmadı... Dışarıya verdiğin onca sene rağmen kendini o kadar hiç gibi hissettin ki, işte yaşam sana asıl vermen, sahip olduğun ne varsa akıtman gerekenin yalnızca Öz'ün olduğu gerçeğini sana hatırlatmak için artık çok daha kararlı. Bunu ertesi sabaha uyanmak için geceden kurduğun bir alarm gibi düşün, ''alarm'' artık çalmaya başladı ve sen uyanana dek susmak bilmeyecek...
Uranüs Boğa Burcuna geçerek bu yeni dünya'nın  inşaasına büyük öncülük etmekte.  Hepimiz artık ''değişmeyen tek şey değişimin kendisidir'' klişesini hayatımızın her alanında deneyimlemeye ve daha çok bu gerçekle yüzleşmeye başladık. Ani bitişler ve başlangıçlar senin varoluşundan beri yanıp tutuştuğun kendi özgünlüğünü ve inanmayı vazgeçmekten unuttuğun düşlerini gerçekleştirmek için yeni sen'in inşaası için bahşedilen hediyeden başka bir şey değil. Bunu fark etmeyip buna direnmek, isyan etmek demek; ilüzyonun içinde kaybolmak ve sürecin tekrar başa sarması demek, ta ki sen farkındalığa erişene dek, ta ki sen o alarmı duyup kapatma düğmesine basana dek...
Masanın 3. ayağı Jüpiterin akrep burcuna geçişi ile tamamlanmakta. Akrep burcu astrolojide ''anka kuşu'' demektir. Bitmek-Başlamak, ölüp küllerinden yeniden doğmak demektir. Madde ötesi sen demektir. Kısacası yaşamın ve senin Öz'ü ve doğası demektir. Bu süreçte Jüpiterdeki yolculuğunda senin odaklandığın ne varsa büyüterek, kaçtığın ne varsa önüne getirerek ve ittiğin ne varsa daha çok çekerek sana muazzam bir ayna görevi; Dengede ve akışta kalıp, varoluşunun farkına varmaya özen gösterenler ve bu yolda yürüyenler için de cennetlerini deneyimlemelerini sağlayan büyük bir armağan görevi görmekte. Direnenler ve kaçmayı seçenler için ise cennetlerine uzanan yolda cehennem deneyimi yaşatmakta. Sobanın sıcak olduğunu bile bile yanan sobaya elini değdiren birinin elini yakması gibi her birimiz düşünce, söz ve eylemlerimizin evrensel sonuçlarını deneyimlemekteyiz. Yaşamınız ve kendiniz hakkında yolunda gitmeyen durumlar varsa dönüp bakmanız gereken ilk şey kendi içiniz ve dürüstlüğünüz. Anlamayı seçen ve bu konuda kalben gönüllü olan herkese attığı bir adıma karşılık fazlası ile karşılık verilmekte. Dışarıdan kendine doğru attığın bir adım ezoterik anlamda kendi içine attığın binlerce adıma eş değer ve kendi gerçekliğine her yakınlaşman evrensel gerçekliğe yakınlaşman ile eş değer.
Yaşam 0-1 prensibinden ibaret. 1'i eksiltmeden 0'a varamazsın, 0'a gelmeden 1'i yaratamazsın. 0'ı deneyimlemeden 1'i fark edemezsin. İzin verin yaşam gerçek olmayan tüm 1'lerinizi yıkıp geçsin, yıkıp geçsin ki elinizdeki 0'larla size ait yepyeni 1'ler yaratabilesiniz, deneyimleyebilesiniz; daha sonra geriye dönüp baktığınızda kucaklayıp huşu duyabileceğiniz... Yılın 2. yarısından itibaren daha da barizleşecek olan ve aslında hepimizin deneyimlediği, deneyimliyor olduğu ve deneyimleyeceği de işte tam olarak bu.
Kendi'nizle kalın,
MoB.

7 Mayıs 2018 Pazartesi

YALNIZ DEĞİLSİN, YANLIŞ DEĞİLSİN


Merhaba, Hoşgeldin.
Biliyorum; kızgınsın, öfkelisin, içinde volkanlar patlıyor ve ne yapacağını bilemiyorsun. Kaybolmuş bi' durumdasın ve artık hiç bir cevap, hiç bir öneri, hiç bir insan, hiç bir yol, hiç biri hiç biri seni tatmin etmiyor. ''Hangi yöne gitsem?'' diye düşünüyorsun, ''Ne yapsam da bu lanet olası içsel cehennemden kurtulabilsem!''
Böyle hissetmekte haklısın. Hayatın boyunca başta ailen olmak üzere insanlar senin için neyin 'doğru', neyin 'yanlış', 'neyin önemli', neyin 'hayati', neyin 'etik', neyin 'ahlaklı', neyin 'gerçek', neyin 'olması gereken' olduğunu söyleyip durdular. Nasıl olman gerektiğine; nasıl hissetmen, nasıl giyinmen, nasıl konuşman, nasıl davranman, nasıl cevap vermen, nasıl itaat etmen gerektiğine karar verdiler. Kendin olmak adına karar verdiğin her adımda onlar seni manipüle etmek için ellerinden geleni yaptılar. Ne zaman içinden geldiğin gibi davranmak istesen; seni yargıladılar, hakaret ettiler, aşağılar, seni sevmemekle-dışlamakla-şiddetle-manevi vicdanla tehdit ettiler. Zaman geçtikçe artık o kadar yorulmuş, incinmiş, kırılmış ve bitap düşmüştün ki  ''Belki de haklılar'' diye düşündün. Hem kendin hem de çevrendeki insanlar mutlu olsun diye onları izledin, dediklerini yaptın, onların doğrularına-kurallarına göre yaşadın. Ama ne yaparsan yap, kimi dinlersen dinle; birileri mutlaka seni eleştirmeye, yargılamaya, ahkam kesmeye, dışlamaya devam ediyordu. Niye böyle oluyor bir türlü anlam veremiyordun. ''Onların dediklerini yapıyorum işte! Diyordun. ''Lanet olası dediklerinizi dinliyorum ve hala ne için beni yargılamaya devam ediyorsunuz!'' 
Biliyorum, artık hiç bir şeye takatin kalmadı. Seni o kadar delip geçtiler ki hangi parçanı şifalandıracağını bilemiyorsun. İçine bakıyorsun: koca bir boşluk ve etrafına pusmuş koca bir mutsuzluk, ümitsizlik bulutu... Bir şeyler yapmak istiyorsun, bir adım atmak istiyorsun; ama o kadar incinmişsin ki canın hiçbir şey yapmak istemiyor. Bir çözüm yolu arıyorsun, bir çıkış yolu... İçine dönüyorsun, tanıyamadığın ve yabancı hissettiğin; seni husursuz ve gergin hissettiren koskoca bir karanlık... Merhaba: ''Dış dünyanın sendeki eserine hoş geldin''
Şimdi beni iyi dinle. Korkma! Yalnız değilsin,Yanlış değilsin. Ne ailen, ne arkadaşların, ne toplum, ne dış dünya, ne kahrolası ben senin için en iyisini, neyin doğru neyin yanlış, neyin güzel neyi kötü olduğunu bilemeyiz. İnsanlar senin hayatınla veya sorunlarınla ilgili ahkam kesip önerilerde bulunurken kendi yaşamlarının minik bir özetini sana empoze etmeye çalışmak dışında bir şey yapmıyorlar. Bu insanlar temelde senin ''iyi'' olmanı isteyebilir. Ama unuttukları bir şey var: Onların yaşadıkları, onların hayatı. Bu ise senin hayatın. Tamamiyle farklı, özgün, farklı dinamikleri olan ve tamamiyle sana ait! Bu yüzden yaşamınla ilgili doğrularını, inançlarını, değer yargılarını, neyin seni mutlu ve bütün hissettireceğini ancak ve ancak sen seçebilir, oluşturabilir ve karar verebilirsin. Yaşam, subjektif olgulardan oluşan ve bizim gözlemleyip neyin ne olduğuna bireysel olarak karar verdiğimiz bir süreçten başka bir şey değil. Bir olay olur, bir duygu hisseder, bir şey deneyimler, hisseder ve yaşarsın. Bir şey yapar, bir şeye karar verir ve ifade edersin. Bunların hepsi oldukları gibidir. Bunların hepsine hangi etiketi yaftalayacağın ise tamamiyle sana ait. İzleyeceğin hiç bir yol, hiç bir inanç, hiç bir insan, seni kendine ulaştıramaz çünkü bunların hiçbiri sana ait değil. Evreni, Tanrıyı, Süreci anlayan bilgeler sana yol göstermez. Sana kendi doğrularını,inançlarını,bildiklerini empoze etmez ve senin bireyselliğinden rahatsız olmaz, aksine bunu kutsar! Gerçek bilgelik sana sadece kendini bulman için yardım eder ve kendi doğrularını bulup bunları yaşaman için seni yüreklendirir. Öz'ünü kaybetmemiş her kutsal bilgelik kendi yolu, gerçekleri ve inançları dahil hiç bir şeyi putlaştırmaman ve ona körü körüne sadık kalmaman için seni her defasında uyarır ve eğer ikilem duyduğun bir durum olursa kendi gerçeğinle hareket etmeni salık verir. Kutsal bilgelik için önemli olan senin düşüncelerin,davranışın, inancın, doğruların,savundukların değil; bunların sana hizmet edip etmemesi, sana katkı sağlayıp sağlamamasıdır. O yüzden bilge sana sadece şunu soru sorar: ''Bu sen misin? Kim olduğunun ve neyi ifade ettiğinin gerçeği bu mu?'', ''bu seçim sana hizmet ediyor mu?, seni kendin gibi hissettiriyor mu? O zaman devam et!''                                                                      Ve devam eder: ''Tanrı veya inandığın her ne ise onun aşkına! Değişmekten korkma!'' Fikirlerini, düşüncelerini, doğrularını, eylemlerini sana hizmet etmediklerini, seni iyi ve olduğun gibi hissettirmediklerini fark ettiğin anda değiştirmekten gram kuşku duyma! İnsanlar sen bunu yaptığında seni değişmekle ve güvenilmez olmakla suçlayacaklar. Çünkü onlar kendi güvenlik hissiyatları için senin her zaman tahmin edilebilir, öngörülebilir davranışlarda bulunmalarını ister ve bundan vazgeçtiğinde neye uğradıklarını şaşırıp dehşete düşerler! Kendi iyiliğin dışında hiç kimse için bir sorumluluğun yok. Dahası yaşam doğası gereği değişim demektir ve buna direnen her olgu yok olmaya mahkumdur. Kendi doğana kulak verdiğin sürece geçen her an kendine bir adım daha yaklaştığını ve kendi Bir'liğini ifade etmenin ifade edilemez doyumunu deneyimleyeceksin.
Tarihe iz bırakan, hayat boyunca hatta ölümü sonrası bile ardından konuşulan, tartışılan, tapılan, sevilen, nefret edilen her insan aslında kendi doğrularına karar vermiş, ifade etmiş ve bu yolda ilerlemiş insanlardır. İsa, Muhammed, Atatürk, Hitler, Budha, Danla Biliç, Prenses Ela... Bu insanların en büyük ortak noktası biri onları yargılamaya veya değiştirmeye çalıştıklarında onların gözünün içine bakıp ''Sen kim oluyorsun da benim için en iyiyi, en doğru olanı bilebildiğini iddia edebilecek kadar aciz bir küstahlığa sahipsin?'' diyebilmeleridir. Bu insanlar karşılarına ne tür zorluk ve zorbalık çıkarsa çıksın vazgeçmeden kendi doğru ve inançlarına karar vermeye, ifade etmeye, yaşamaya ve gerektiğinde değiştirmeye devam ettiler ve ölürken bedenlerini büyük bir huzur,mutluluk ve övünçle terk ettiler. Çünkü onlar dünyada varolma sebeplerini idrak ettiler ve dış dünyanın onlar için karar verdiği yaşamı giymek yerine kendi bireyselliklerini deneyimlemeye karar verdiler ve bu şekilde kendi yaşamlarının tanrısı olup cennetlerini deneyimlediler. Sen dahil hiçkimse için hala geç değil ve hiç bir zaman olmayacak. Önündeki tek engel yalnızca sen ve vereceğin cevap: ''Bunu seçiyor musun?''
Şimdi kendi içindeki sana yabancı ve korkutucu gelen o boşluğa ve ardındaki mutsuzluk bulutuna iyice bir bak. İçine dön. O sensin. Senin veya başkalarının eseri de olsa o sana ait! Onu kucakla ve bağrına bas. Bas ki sevgin ve şefkatinle dönüşüp şifalanabilsin. Ve bundan sonra senin dışındaki her insana, inanca, topluluğa ve yola sadece kendini mutsuz, kötü, yolunu kaybetmiş ve ne yapacağını bilemez zamanlarında danışabileceğin bir kaynak olarak karar ver hiç bir şeyin senin çizmiş olduğun bu sınırı ihlal etmesine izin verme. Daha sonra kayıp hissettiğin o karanlığın içinde kendine referans edinebileceğin bir başlangıç noktası belirle ve harekete geç. Dış dünyayı umursamadan kendi gerçeklerine, inanç ve doğrularına karar ver ve sana ne iyi geliyorsa, ne iyi hissettiriyorsa onu yap, onu deneyimle ve onu ifade et. Bu süreçte sana katkı olacak, sana iyi gelecek ve sana hizmet edecek her şey senin bireyselliğini gördükçe seni kutlamaya ve cesaretlendirmeye, seni sevmeye ve seninle olmaya; geri kalan illüzyon ise yok olup ardında kalmaya devam edecek. Keza yaşam Bireyselliğin ifadesi demektir ve mutlu bir Sen, mutlu bir Dünya için asıl Sen'e ihtiyacımız var. Bu süreç boyunca sana çelme takmaya, seni düşürmeye ve sana engel olmaya çalışan her ne olursa, ona doğru bakıp, sakince şunu sormayı da sakın unutma: '' Sen kim oluyorsun da benim için en iyiyi, en doğru olanı bilebildiğini iddia edebilecek kadar aciz bir küstahlığa sahipsin?''
Kendin olman dileğiyle,
MoB

23 Nisan 2018 Pazartesi

How to Survive from a Black Hole

Dün gece kendimle ilgili bir şeyler karalerken Fuat'la olan ilişkimin son zamanlarını ''kara delik'' diye betimlediğimi fark ettim. Gerçekten de ilişkiyi 'ayakta tutmak' için kendi merkezinizden uzaklaştığınız anda kendinizi içinizdeki her şeyi yutan bir kara deliğe ellerinizle teslim etmiş oluyorsunuz. Ta ki sizden geriye sadece kırıntıların kalmış olduğunu fark edene dek...
Fuat ile ilişkimizi bitirmeye karar verdiğimde ben de aynen böyle hissediyordum. Onu memnun etmek ve ilişkiyi sürdürmek için kendimden ve öz saygımdan o kadar fedakarlık etmiştim ki beni koruyacak ve hayatta var olduğumu hissettirecek bir ego kırıntım bile kalmamıştı. Üstelik buna gönüllü olmam ilişkide silik olmayı kabul etmem demekti ki bu da aslında ilişkinin bitiş antlaşmasını kendi ellerimle imzalamam demekti. Lakin o anda böylesi bir farkındalığa sahip değildim. İstediğim tek şey bu ilişki süresince hissettiğim bu ''birlik ve bütünlük'' hissinin sonsuza dek sürmesiydi. Bunun için elimden geleni yapmaya hazırdım ama karşı tarafı aynı istek ve kararlılıkta görmemek son zamanlarda beni oldukça demoralize etmeye başlamıştı. Beraber yaşama planları yaparken bana Türkiye'nin başka bir yerinde çalışmak zorunda olduğunu söylemesini kabullenemiyordum. Şartlar bunu gösteriyor olabilirdi ama tr nin diğer ucuna gidecek olması ilişkimizin bitmesi anlamına gelmemeliydi. Ben ondan yapıcı bir adım beklediğim sürece o kendi hayatına ve yoluna odaklanmayı seçti ve nitekim sonunda ben bu ilişkinin beni ne kadar silik bir varlığa çevirdiğini anlamış bir şekilde noktayı koymak zorunda kaldım.
İlk zamanlar oldukça zorlayıcı geçti. Tipik bir depresyon hali içindeydim ve tek isteğim saatlerce uyumaktı. Çalışmaya geldiği Otel'den attığı son instagram postunu gördüğümde kendimi ne kadar ezik ve zavallı hissettiğimi hatırlıyorum. Ben paramparça olmuştum ama işte o her şeye rağmen ışıldıyordu. O zaman anladım ki ya bu ilişkinin beni bitirmesine ve yok etmesine izin verecektim ya da son kalan kırıntılarımı özenle toplayıp kendimi yeniden inşa edecektim. Çok şükür ki akrep burcunun yeniden doğuş  özelliği devreye girdi ve ben  ne kadar zor, ağır, imkansız görünse de kendimi küllerimden yeniden oluşturmayı seçebildim.
Bu süreçte bana yol gösterici birçok rehber ve kaynak eşlik etti. Yüce yaşama bu sebeple minnettarım, bu kılavuzları fark edemeseydim belki de şuan bu kadar merkezimde olamayabilirdim. Dağılmış halimi bağrıma basıp kendimi iyileştirmeye çalışırken tesadüf eseri Twitter'da Kuzey Ay Düğümleri ile ilgili bir kaynağa denk geldim. ''Ruhsal Astroloji'' isimli bu kaynak doğum tarihinize göre KAD'nüzü hesaplayıp size yaşamınızda yol gösterecek ve ışık tutacak bir takım öneriler içeriyordu. Benimki Oğlak Burcuna denk geldiği için Oğlak'ı okumaya başladım. Beni ve hayatımı bu kadar iyi özetleyen başka bir kaynak hayatım boyunca görmemiştim. İlişkilerden tut hayata, yaşama dair başarısızlığım ve mutsuzluğumun tüm sebepleri teker teker yüzüme vuruluyordu ve ben her aldığım darbeyle farkındalığımı biraz daha arttırarak kendime geliyordum. Bu bilgiler elbette tek bir burca indirgenemeyecek derecede değerli bilgilerdi ama yaşamınızdaki yatkınlığınız bazı temel prensiplerin sizin için daha hayati olması demek oluyordu. Benim yediğim en büyük tokat ''özsaygı'' ve ''yaşamın sorumluluğunu üstlenme'' kısımlarından oldu. Sonradan düşündüğümde öz saygımı kaybedecek her davranışta aslında kendimden ne kadar uzaklaştığımı ve kendimi silikleştirdiğimi fark ettim. Yaşam deneyimlerimin çoğuyla yüzleşmek acı verici olduğu için başımı kuma gömmeyi ve sorumluluktan kaçmayı tercih etmiştim ta ki kendim dışında kaçacak hiç bir yer kalmayana dek...
Bu sebeple sevgi, ilgi,mutluluk ve şevkat dahil bundan sonra bir şeyi dışarıdan aramak yerine önce kendime vermeye, kendimle ilgilenmeye, hepimizin zaman zaman dalga geçtiğimiz ama aslında hayatta mutlu olmak için temel gereksinim olan 'kendimi olduğum gibi kabul edip sevmeye' ve hayatımın her alanında seçimlerimin sonuçlarını kabul edip ''çözüm olmaya'' karar verdim. İşte o zaman kara enerjilerin ve bulutların sarıp sarmalandığı yaşamıma bir ışık demeti süzülmeye başladı ve ben o ışığı takip ettiğim sürece Öz'üme, kendi merkezime doğru yol almaya başladım. Yaşamda mutlu olabilmek için kendi kendinin ''sağlıklı yetişkin''i olman gerektiğini anladım ve etrafımdan beklemek yerine o desteği, motivasyonu, ilgiyi, sevgiyi ve şevkati kendime verdim. Kendi merkezime yerleştikçe sosyalleştim, yeni insanlar tanıdım ve birbirimizin yaşamlarına dokunmamıza izin verdim. Hayatımda kendimi hiç bu kadar yetkin ve ''yaşıyor'' hissetmemiştim. Ben kendi değerimi koruduğum, sınır çizdiğim sürece aslında her türlü sağlıklı ilişkinin adımını atmış olduğumu anladım. Kendimi ve etrafımdaki insanları yargılayıp ''kurban rolünü'' oynamayı bıraktığımda yaşamın bana kendi baş rolümü seve seve sunduğunu gördüm. Şimdi ne zaman yaşamımda bir kriz çıktığında veya acı verici bir durum olduğunda ne kadar zor olsa da onunla yüzleşip çözüm olmayı seçiyorum ve evrenin akışına kendimi bırakarak kaostan daha yüksek bir düzeye kendimi çıkarabiliyorum.
Bu yazıyı yazma amacım okuyana yaşam koçluğu yapmak veya bilgiçlik taslamak değil. Başından beri söylediğim gibi sadece kendime yazmak asıl amacım. Yazarak farkındalığımı arttırmak ve okuyan insanlara bir nebze de olsun katkı sağlayabilmek. Bu yazının da temel amacı kendi yaşam deneyiminizde size bir nebze de olsun ilham ve katkı olabilmesi. Hepimizin zorlu ilişki süreçleri ve yaşam deneyimleri olduğunu biliyorum. Genelde iki kişi bir date de bir araya geldiğinde birbirlerinin ilişki bagajlarını ve geçmişlerinden edindiği ön yargılarını kusmaktan başka bir şey yapmadıklarını görüyorum ve sağlıklı bir ilişkiye başlayamamamızın en temel sebebi de aslında bu. Geçmişte yaşadığınız her ne varsa bir hayalet gibi sizi takip ettiği sürece sağlıklı bir ilişkiye başlamanız imkansıza yakın. Geçmişle yüzleşip onu ait olduğu yerde bırakarak yeni deneyimlere ve olası bir durumda üzülebilmeyi kucaklayabilecek özgüvene sahip olmamız lazım. Unutulmaması gereken diğer bir konu da hiç kimsenin size zaten sizde ait olmayan bir şeyi veremeyeceği. Kendinizi ''tam ve bütün'' hissetmek adına dışarıdan toplamaya çalıştığınız her parça size asla tamamen uymayacak. Bu yüzden deneyimlemeyi seçtiğiniz her şeyin öz kaynağı siz olun ve önce onu kendi benliğinize siz verin. Siz kendi Öz'ünüzle tam,eksiksiz,uyum içinde olmayı hissettiğiniz zaman işte o zaman sizin gibi Öz'ü ile bir arada ve uyum içinde olmayı başarmış biriyle derin bir ilişki deneyimi deneyimleyebilir, o kişi ile karşılaşana dek kendi cennetinizi yaratmaya ve deneyimlemeye huzur içinde devam edebilirsiniz.
Sevgiyle kalın,
MoB 

24 Mart 2018 Cumartesi

A Letter to Someone Who Lost Himself in Darkness

Dış etkenler ikimizin de bu ilişkide sağlıklı düşünmesini ve karar vermesini oldukça etkiliyor. Seni boğan bir çok sorun var ve bu sorunların içinde senin kalkıp kendi başarın ve ayaklarının üzerinde durman dışında başka bir amacının olmasını beklemiyorum zaten. Benzer hayatlar yaşıyoruz aslında. Bir an önce hayata atılıp "ben burdayım! Parlıyorum!" demek istiyoruz çünkü bizim yaşam amacımız, bu dünyaya gelme sebebimiz, her şeyin üzerinde tuttuğumuz nihai amacımız bu. Ama seni de tanıdığım kadarıyla biliyorum ki maddi ve manevi anlamda rahat bir nefes alsan, kendi yaşamının kontrolünü eline alsan, Biz'e karşı çok daha sevgi dolu ve kapsayıcı olurdun çünkü her şeyden önce artık derin bir nefes alabildiğin için diğer isteklerine de vakit ve önem ayırabilirdin. Güzel bir uyum yakaladığımız için birbirimize şans vermek de doğru bir seçim olurdu.
Yakaladığın iş senin rahat nefes alman için güzel bir fırsat. Güven'le yürüttüğüm iş ve beraberinde yapacağım yaz stajı benim kişisel kariyerimle ilgili yakaladığım güzel bir fırsat. Ve biz kendi hayatlarımızın yönetimini tekrar eline almaya konsantre olurken diğer yandan da hiç bir beklenti olmadan birbirimize destek olabilir ve nihayet bazı taşlar yerine oturduğunda birbirimize şans verebiliriz. İzin günlerimizde görüşebiliriz. Eğer bir sezon çalışacağım diyorsan sezon bittikten ve sen maddi gücünü eline aldıktan sonra oturup tekrar bir plan kurabiliriz. Belki de kurmamayı seçeriz ama en azından ikimiz de denediğimizi bildiğimiz için sonsuza dek içimizde bir vicdan rahatlığı ile ayrı yollarda ilerleriz, belki de ilerlemeyiz ve sonsuza dek birbirimizin ruh eşi oluruz.
Bu fırsatı neden kaçıralım Fuat? Bir insan hayatında kaç defa böyle bir duygu, bir yakınlık hissediyor insana. Evet sen şuan "ben kredi için borç almışım sen ne zırvalıyorsun!? Hayat bu değil" diyebilirsin ve inan seni anlıyorum, çünkü ben de senin yerinde olsam senin verdiğin tepkilerin aynısını verirdim! Ama bir an için koşullardan bağımsız olarak bizim beraber olmamız ihtimaline odaklan lütfen, yılbaşı ertesi günü "sen de bana yazılırsın inşallah" diyen Fuat gibi düşün. O Fuat'ın gerçek Fuat olduğunu biliyorum. Şuan senin koşulların kurbanı hissettiğini ve bu yüzden bize bu şekilde bir tepki verdiğini biliyorum. Ve bunun bilincinde olup bizden vazgeçemem. Bizim gerçekten ne olup ne olmadığımızı görmeye ihtiyacımız var, bunu bize borçluyuz. 
O yüzden birbirimize kendimizi kapamayalım, onun yerine bu süreçte birbirimizin destekçisi olalım. Şuan elimizden gelen "arkadaşça" bir destekse, bunu verelim birbirimize. Ve hazır olduğumuzda istersek bir araya gelelim. Ama bunu deneyelim, geçtiğimiz 9 ay için paylaştığımız birçok şey adına buna fırsat verelim.
Çok uzun yazdığımı biliyorum birden döküldü her şey ve ben de akıp gitmesine izin verdim. Hemen bir şey yazma veya tepki verme. Sadece söylediklerimi "dinle" ve "anla" lütfen çünkü görüyorum ki bir süredir söylediğim hiçbir şey asıl Fuat'a ulaşmıyor. Kendine biraz zaman verirsen bu zamana kadar söylediğim her şeyi aslında ne için söylediğimi ve ne amaçla söylediğimi anlayacağını düşünüyorum.
Koşulları bahane etsen de bize karşı takındığın bu hissis, ruhsuz tavrın için sana çok öfkeliyim, kırgınım, kızgınım. Ayrıca seni hayatımı paylaşmak istediğim adam olacak kadar çok seviyorum. Ve bunu hissettiğim sürece bizden vazgeçemem, vazgeçmeyeceğim.
Birbirimize hiç bir sorumluluk ve sınır koymadan An'ı yaşayalım ve neler olacak görelim. Ben şartlar olgunlaştığında seninle ortak bir yaşam paylaşmaya ve kendi cennetimizi yaratmaya gönüllüyüm ve senin de gönüllü olmanı diliyorum...
-MoB