''Herkese,tüm dünyaya,tüm evrene günaydın.Umarım herkes için Mükkemmel bir gün olur...''
Uzun bir süredir yatakten bu cümleleri tekrar ederek kalkıyorum.Hipnotik bir uykudaymışım gibi hergün yatağımdan kalkmadan tekrarladığım bu cümleler birgün kafama birşeyin ''Dank!'' etmesini sağladı:''Mükkemmellik takıntım...''
Bu konu ile ilgili uzun süre düşününce ben dahil çoğu insanın bu takıntı ile sürüklendiğini farkettim.Hayatımızda ki herşeyin,kendimizin,çevremizde ki insanların mükkemmel olmasını istiyoruz ve bunun için elimizden geleni yapıyoruz.Peki başarıp mutlu olabiliyormuyuz? Hayır. Peki neden hiç düşününüz mü? Ben biraz düşündüm.Sanırım cevabını biliyorum...
Mükkkemmellik nedir? Mükkemmel ne anlama geliyor? Mükkemmel olsun derken neyi kastediyoruz? Kendimde ki bu takıntının sebebini ve anlamını çözmeye çalışırken tıkantığım noktaların hepsinde bu sorulara verecek tam bir cevap bulamamaktan kaynaklandığını fark ettim.Bu soruların cevapları o kadar soyut ve öznel ki,evrensel bir cevap bulabilmek imkansız.Olayın ironik kısmı ise çoğumuzun bu sorulara verecek öznel bir cevabı bile olmaması(şahsen ben onca düşünmeme rağmen bulamadım).Durum böyle olunca içimizde ki bu mükkemmellik saplantısıyla etrafa her saldırışımız başarısızlıkla sonuçlanıyor.Bunun sonucunda bedenimizi bir sinir demeti kaplıyor ve bu sefer çevremize ateş püskürüyoruz.Biraz sakinleştiğimiz de birde bakmışız ki bertaraf ettiğimiz çevremizde onlarca kırık kalp eşliğinde yalnız başımıza sadece biz kalmışız...
Kendi mükkemmellik takıntımın çevremdeki hayatları da kendi isteğim ve arzularıma göre müdahale ve değiştirme girişiminde bulunacak kadar ileri gittiğini fark ettiğimde gecenin bir yarısı annemle tartışma içerisindeydim.Diyologlar tam olarak aklımda olmadığı için bir bir aktaramayacağım ama tartışmanın konusunda yine tabiki ben ve anneme göre zehirli dilimden çıkan cümleler vardı.Onu eleştirdiğim konu ise cevabını bildiği soruları hala ısrarla neden insanlara sormaya devam etmesiydi.Bunu da direkt bir soru olarak ona iletmiştim.O da Benim sesimin tınısında insanı yaralayacak ve aşağılayacak bir ton olduğunu söylüyordu.Bende kendimi İnsan oğlunun söylediklerini böyle anlayabiliyosa bunda ancak bir kasıt olmalı gibi cümlelerle kendimi savunmaya çalışıyordum.Sonra tartışma biraz daha alevlendi,restler çekildi ve sonunda yataklarımıza gittik.Güzel bir iyi geceler sohbeti olmamakla birlikte sinirden o akşam gözüme pek uyku girmese de, kendim hakkımda ki bazı özeleştirilerim annemin bazı noktalarda doğru olduğunu anlamamı sağladı.Çevremde ki insanları o kadar çok yadırgıyor ve onlara o kadar çok müdahele ediyordum ki,bu ister istemez beni ukala ve küstah biri gibi gösteriyordu.Bu yüzden annemin söyledikleri çokta yanlış değildi.Ama benimde haklı olduğum şöyle bir nokta vardı ki,ağzımdan çıkan cümle kelimesi kelimesine doğruydu.Peki bu bana haklı bir durum kazandırırmıydı?Söz konusu başka bir insan ve onun hayatı olunca bu pek mümkün görünmemekte tabiki.Yine de haklı olduğum gerçeği ile ben içten içe yanıp tutuşurken,söylediğim her cümlenin bir tartışma başlatması benimde sinirlerimi fazlası ile hoplamasına sebep oluyordu ister istemez.Ortada şöyle bir durum vardı:Ben söyleyiş tarzım ve kullandığım kelimeler yüzünden,annemler de söylediklerimi hiçbir zaman dikkate almadıkları ve bana inat almayacakları yüzünden haksızlardı.Ben bu sonucu olmayan tartışmalardan o kadar çok sıkıldım ki,artık hiçbişey hakkında yorum yapmamaya karar verdim.
Daha sonra bu mükkemmellik takıntım hakkında hakkında biraz daha detaylı düşününce,bunun aslında benim birtür yaşam felsefem olduğunu anladım.Hayatımda ki herşeye çok fazla dikkat ediyordum.Giyim ve aksesuar kullanımında elimden geldiğinde dikkatli olmaya çalışıyordum.Kendi kişisel bakımıma çok fazla önem gösteriyordum,çevreme ve yaptığım herşeye de elimden geldiğince aynı özeni göstermeye gayret ediyordum.Sürekli kendimi geliştirmeye ve eksik yanlarımın üzerine gitmeye çalışıyordum.Çünkü şu dünyaya geldiğim bu bedenle,bu duruma elimden geldiğince hakkını vermeye çalışıyordum.Peki ben bunun için çalışıp didinirken çevremdekilerin,ailemin de bu özeni göstermesini istemem çok muydu ? Bence değil.Yinede sonuçta sizden yaşça büyük insanlarla iletişime geçerken hep biyerde sohbe tökezliyor.Onlar yaşla saygıyı aynı oranda gördüğü için sizlerin söylediği doğru olsa bile kendi bildiklerini okumaya devam ediyor.Bizde bıdı bıdı konuşmaya devam ediyoruz.Dediğim gibi bu sonucu olmayan bir karadelik,bir tartışma.En iyisi bu deliğin içine girmemek.Beğenmediğimiz durumlarda da o ortamda bulunmamak...
Hala mükkemmelin,yapmak istediğim şeyin ne olduğunu bilmeden bu takıntıda ısrar etmemin yada aldığım bazı kararların doğruluğundan emin olmasam da birgün cevapları bulma pahasına bu yolda ilerlemeye karar verdim.Birbirinden farklı iki durum bir araya geldiğinde evren kanunu gereğince mutlaka o iki durum birbirlerini kendilerine benzetmeye çalışacağından sanırım mükkemmellik takıntısı olanlar ve çevresindekiler arasındaki savaş da sonsuza dek devam edecek.Bu savaştan her iki cepheninde en az zarar görmesinin tek yolu bizim ne istediğimizi tam olarak bilmemiz,karşımızdakinin de bizim söylediklerimize elinden geldiğince sağduyulu yaklaşması gibi duruyor şimdilik.Eğer sizde bu takıntıya sahipseniz sizi yargılayamam,çevrenizdekilere haksızlarda diyemem.Sanırım orta yolu bulabilmek yine bize kalıyor.Tabiki öyle bir yol varsa eğer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder